Yaşam

Hicaz yollarında bir müftünün hatıraları

Her cümlesi mukaddes iklimin aşkıyla oluşturulmuş hac hatıralarını yaşamaya, yazmaya, okumaya doymak mümkün değil. Hangi Müslüman o mübarek topraklarda geçirilen muazzam zamanın her anını dondurmak istemez ki? Her Müslüman kutsal yerlerden tarihi notlar yazmak ister. Ancak, bu biraz şansla geliyor. Bu şanslılardan biri de Hicaz Yolları kitabının yazarı rahmetli Mehmet Barut. 1967 yılında Tokat Turhal Müftüsü iken karadan mübarek sefere çıkan ve bu mübarek seferi Demokrat Turhal Gazetesi’nde 177 yazıyla gün gün kaydeden Mehmet Barut Hoca’nın bu özgün eseri, Kamil Büyüker tarafından yayına hazırlandı. Niyazi Ercan’ın önerisi.

YOLDA ZİYARETLER

Mehmet Barut Hoca’nın rehberliğinde hac kervanı, 24 Şubat 1967 Cuma Namazından sonra Tokat’ta Turhal’dan hareket ediyor. Şam’da Beyazıdı Bistami’yi, Allah’ın Resulü Ehl-i Beyti’yi ve Halep’te Hz. ve aydınlanma kentinden geçti. Medine’ye varır. Burada rahmet elçisi (sav)’e selam veren, mübarek kabrini ziyaret eden, Mescid-i Nebevi’de namaz kılan ve Medine’deki mübarek yerleri ziyaret eden kervan, Mekke’ye varır. Burada hac ziyaretini gerçekleştirdikten sonra 2 Nisan 1967’de yine aynı güzergahı kullanarak vatanlarına döndüler. İşte bu eserinde yazar, gidişi, gelişi ve dönüşüyle ​​adeta nefes kesen bu mübarek 38 günlük yolculuğu, an gün, sansürsüz bir biçimde hicaz aşıklarına anlatmaktadır.

Kitap, Diyanet İşleri Başkanlığı Hac ve Umre Genel Müdürlüğü’nün tanıtımıyla okuyucunun ufkuna açılıyor. Kitabın içeriği giriş kısmında kısaca şöyle:

“Elinizdeki bu eser, 1967 yılında hacı ve irşad subayı olan rahmetli Mehmet Barut’un Hicaz yolunda ve Hicaz’da yaşadığı duyguların ifadesidir.”

Kitabın girişinde okuru Kamil Büyüker karşılıyor. Büyüker, köpüklü bir Türk kahvesi ikram edercesine misafirlerini kitabın yazım hikayesine götürüyor. Hikaye oldukça etkileyici. Kitabın başındaki derin bir sohbetin ortasında Kamil Büyüker şöyle diyor: “Canım, bu anıyı çok dikkatli okumalısın. Çünkü bu hatıra bir ilim, aşk ve gönül adamının hatırasıdır.”

Evet, hatıratlar dikkatlice incelendiğinde kitabın çok yönlü bir eser olduğu anlaşılacaktır. Müftü Mehmet Barut’un hatırası, gezileri ve gezileriyle bir seyahatnamedir. Kutsal mekanlarda yaşananları aktardığı için bir hatırat niteliğindedir. Kutsal yerler hakkında bilgi açısından bir rehber. Aynı zamanda her kutsal yerin tüm dualarını içerdiği için bir dua günlüğüdür.

Bereketli Kampanyaya Bir Ayna

Müftü Mehmet Barut, mübarek iklimi olan bu mübarek sefere hatıralarıyla apaçık bir ayna tutmaktadır. Muharrir yola çıktığı günden memleketine döndüğü güne kadar 38 gün boyunca yaşadığı, gördüğü, duyduğu, düşündüğü her şeyi kaleme aldı. Gezinin karayolu ile gerçekleşmiş olması kitaba ayrı bir renk katmış. Kitapta kutsal yerlere karşı şiddetli bir sevgi ve şefkat vardır. O yollarda bela ve meşakkat vardır. Zahmetli kaidelerde gösterilen sabır ve yön vardır. Gönül coğrafyamızın saf haline yüksek itiraz var. Mübarek topraklara ve kutsal yerlere karşı edep ve saygı vardır. Mübarek yolun keyifli yolculuklarına hidayet ve hizmet vardır. Dünyanın farklı bölgelerinden ve ülkelerinden Müslümanlarla sohbetler ve sohbetler oluyor. Müslümanların içinde bulunduğu ayrılığa ve atalete bir son verme derdi ve çabası vardır. Yazar, yolculuğu boyunca neredeyse hiçbir anı kaçırmaz. Yazarın seyahati sırasında gördüğü sorun ve eksiklikleri çekinmeden dile getirmesi bugüne ve yarına ışık tutmaktadır.

Hafızasında hacı adaylarının eğitim ve bilgi eksikliğinden sık sık şikayet eden yazar, bugün Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Hac ve Umre seminerlerini görünce kim bilir ne mutlu oldu.

Yazarın Mekke ve Medine’deki dünya Müslümanları ile kalbimizin sorunları üzerine yaptığı sohbetler kitaba ayrı bir özgünlük katmıştır.

Bir müftü olan yazar, anılarını hacı adayları için özlü bir rehbere dönüştürmüştür.

Yazar Hicaz yollarında yaşadıklarını öyle bir üslupla anlatıyor ki yolculuk boyunca kendinizi olayların tam ortasında buluyorsunuz. Muharrir’in Ali Ulvi Kurucu ile Mekke’ye gitmeden önce ve sonra görüşmesi ve Arif Hikmet Kütüphanesi’nde gerçekleşen sohbetlerinin de besin değeri oldukça yüksek.

KUTSAL İKLİMDEN FOTOĞRAFLAR

Yazar, aydınlanmış şehrin girişini şöyle tasvir ediyor:

“Şimdi Mescid-i Nebevi’nin minareleri de ortaya çıktı. Hacıların tekbir ve selâm duaları ovalarda ve derelerde çınladı. Şehre oturarak girmeyi uygun bulmuyoruz. Hepimiz arabadayız.”

İşte yazarın Beytullah’ta çektiği o fotoğraf:

Hacılar sağa dönüp okudukları duaları yüksek sesle okumaya çalışırken, bir kısım hacılar Hacerülesved mertebesinde “Bismillahi Allahüekber ve Li’llahi’l hamd” diyerek sağa dönmeye çalışırken, bir kısmı tavafını bitirip Hicr-i İsmail’de yüzlerini Kabe’nin duvarına yasladılar. . Altın köşenin altındaki altın yüzüklerden birini yakaladı ve gözyaşı döküyor. Bazı makamlar İbrahim’de namaz kılmaktadır. Bazıları Zemzem Kuyusunda zemzem içiyor. Kısacası, aklın köreldiği her türlü insan görünüşü. Bir kısmı Safa-Merve’nin ortasında kimsenin haberi olmadan yoluna devam ederken, bir kısmı da buldukları uygun bir yerde namaz ve zikirle meşgul.”

Yoksulların dünyaya gözlerini açtığı Aydıncık’ın komşusu Anamur’da yaşamını yitiren merhuma Allah’tan rahmet diliyorum. Cennet olsun!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu